Üç dört sene önce, sadece orta okuldaki fanzin hayallerimi anımsattığı için açıp bir süre sonra yazdıklarımın sürekli gözümün önünde olmasından korkarak - rahatsız olarak kapattığım ilk bloğumun, daha kısıtlı bir çevreye daha aklı selim yazarak bu korkuyu aşabilirim düşüncesiyle açtığım ikinci bloğumun, sonra da sadece dört beş kişi okusun diye yazmaya başlayıp dayanamayarak kapattığım son bloğumun ardından kendimi bu gece, bu satırları yazıyorken buldum.
Sıkıntımın nedenleri eskiye kıyasla daha net, korkularımı da daha iyi tanıyorum. İnternet ortamında çalakalem yazılan paragraflar, bir biri ardına eklenen kelimeler ile edebi bir şeyler sunduğuna inanan onca insanı okurken, insanın onlardan biri olma ihtimali ile yaşaması da, onlardan biri olduğu gerçeği ile yüzleşip buna rağmen -buralarda- yazmaya devam etmesi de çok zor. Benim altından kalkmayı beceremeyeceğim kadar. Sanal bir mecrada ilk kez bir şeyler yazarken, normalde sahip olduğum deneyimin tam aksine yazdıklarımın benim hiç planlamadığım, hoşlanmadığım bir üst anlatıya evrildiğini görüp huzursuz olmuştum. Vesikalık bir fotoğrafa bakar gibi, bu bir kaç paragrafa bakarak bir yere konumlandırılabiliyor oluşumdan hoşlanmamıştım. Fakat, yazıya ilişkin gerçek korkular ve sıkıntılar yaşayınca bunların hepsi havada dağılıp gitti.
Bu yüzden, uzaklarda olduğum için, bir masa etrafında birlikte otururken sesimin odadaki boşluğu delip de kafasının içine varmasını ve bunu işiterek beni anlamasını bekleyemeyeceğim kadar uzaktaki bir kaç arkadaşımın takip edebileceği, pratik bir yerde yazma fikri yeniden güzel gelmeye başladı.
Çok bir şey olmayacak, biraz okuduğum kitaplardan, biraz geçtiğim sokaklardan, biraz da geçeceklerimden bahsedeceğimi sanıyorum. Elbette ki kendi fanusundan başka bir yerde huzur bulamayan birisi olarak gene karnıma ağrılar girdiği olacak, gene içimdeki bir yazar, içimdeki bir başka yazara itiraz etmek için avaz avaz bağıracak, gene kendi kendimi tekzip edip, ben bu yazıdaki kişi/kadar değilim demek için kıvranacağım ama umrumda değil. Sizin de değilse, adres yukarıda yazıyor.
(Resim; Carl Spitwzeg, Der arme Poet, 1839)
Son 3 yıldır açıp açıp kapattığın bloglara erişebilme fırsatını bulmuş olduğum için kendimi şanslı hissediyorum...
ReplyDeleteVe Şimdi..
Yeniden birşeyler paylaşmak istediğini görüyor olmakta insanı mutlu ediyor...
Okuyorum..
Yazmaya devam etseymişsin keşke. Benzer kaygılarda kıvranıyorken eşlik oluyordu satırlarında gezerken
ReplyDelete