Thursday, October 14, 2010

İki Kişi

- Neden hikayelerindeki insanlar gibi konuşmuyorsun?
- Çünkü onlar hikaye.
- Sen de öylesin?
- ...

Der ve bir kapıyı daha açar gerçeği sevmeyen kişi. Kapalı kapılarım olduğunu keşfetmenin zevkini çıkarmaktadır. Çok açılmaktan korkar, sığ sularda kalmayı da beceremez susarım. Bunun üstüne "neden sustun, gerçek bir kişi gibi de mi konuşamıyorsun yoksa" der, iki kişiyiz zaten bu ıssız dünyada, ne kadar konuşabilirim ki derim, ya da demem, der gibi bakarım ve anlar diyemediğim pek çok şeyi.

Uykusuz gecelerimde benim yerime de uyur, göremediğim düşleri de görmek için. Gözlerine bakar, renklerin kirpiklerinden akışını izlerim. Uyanınca hatırlamaz, bütün gece ne yaptığımı sorar, hiç derim. Onsuz bir şey yapmama katlanamadığı için karşıma oturur ve birlikte hiç yapmaya başlarız. O sırada insanlar işe gitmekte, işyerleri, plazalar inşa etmekte ve ağaç kesmektedirler. Biz, hiç yaparız. Tehlikeli bir oyundur hiç yapma oyunu, çok fazla hiç yapan yaptıklarının içinde kaybolabilir. Kaybolmamak için günleri ufalar ve geçtiğimiz yollara serpiştiririz. O, günlerin kırıntısının bizi bir gün başladığımız yere götürebileceğine inanır, bense nerede başladığımı bir türlü hatırlayamam. Yapamadığım pek çok şey gibi, bunu da görmezden gelir.

Bir gün ikinci kişi olacağını bilmeden yaşamıştır bugüne kadar ikinci kişi.
Ben de bir gün iki kişilik bir dünya bulabileceğimi bilmeden kaçtım bugüne kadar pek çok kişiden.
Pek çok kişi de görmedi benim koynumda taşıdığım sürekli, sürekli göçmekte olan bir kuşa sahip kişiliği.
O gördü.
Tıpkı benim yerime, göremediğim düşleri de gördüğü gibi.

No comments:

Post a Comment