Mantık istemiyorum, algı istiyorum. Dağı tanıyan kişi, tanımasa da olur uçurumu.
Seni istemiyorum, gölgeni istiyorum. Hiç konuşmaz, susar benimle o.
Resimli kitaplar istiyorum, başka şehirlere ait resimler, başka bir dilde, yeni duyulur her şey. Sonra unutulur.
Çekmecelerini açmak istiyorum, sonra içine girip saklanmak.
Takdir edilmek istemiyorum. "Seni onaylıyorum" demenin başka bir yolu bu.
Eski, cilası dökülmüş, siyah bir piyano istiyorum.
Eski, dikişleri sökülmüş siyah bir ceket.
Eski, kilidi kırılmış siyah bir sandık.
Eski, unutulmuş ya da hiç okunmamış bir mektup. Siyah bir zarfın içinde.
Renk istemiyorum.
Bağışlamak istemiyorum. Bağışlanmak da.
İtiraf etmek de istemiyorum, sır saklamak da.
Seni de istiyorum, sensizliği de.
Kendimi istiyorum, sende, yaprak döken bir ağaç gibi büyümek sende.
Sonra hepsi bitince, çıkarıp siyah piyanonun üstüne atmak istiyorum siyah ceketi, siyah zarftaki mektubu okuduktan sonra, sandığa kapatıp kapatılması gerekenleri, resimdeki şehre gitmek üzere.
Au revoir.
No comments:
Post a Comment