Her biri farklı yerlerden gelen benzer görünümlü yüzlerce insan, yüzlerce insanın ağzından çıkan kimi sisli kimi kaba yüzlerce ses, yüzlerce sesin içinde kimisi işitilen kimisi ölü doğan binlerce kelime. Dün gece Covent Garden'dan Piccadilly'e doğru yürürken içinden geçtiğim kalabalık ve uğultu bir şekilde üzerime sindikten sonra eve, ceplerimde, saç diplerimde, yüzümdeki çizgilerde saklı duran binlerce kelimeyle döndüm. O kelimeler eskiden beri yanımda taşıdığım başka kelimelere ulandı. Oturdum ve sessizliğe de yer açmak için artık bana eskisi kadar anlamlı gelmeyen kelimelerin listesini çıkardım.
1) Gelecek: Yaşamış olduklarımın anlamını yaşamakta olduğum günün içinde tükettim. Yaşayacak olduğum günler yani gelecek de anlamını bugünümden çalacak. Ve gelecek, ona vardığım zaman artık "gelecek" olarak kalmayacak. Oturacak ve dakikaların, saatlerin, günlerin hayatın büyük akışı içinde eriyişini izleyeceğim. Tüm bunlar yaşanırken benim, anlamı ve güzelliği mutlak zamanlarım günlerin içinden geçmekte olan hiç bir güne ulanamayacak kadar uzak ve ıssız kalacak. Demek ki gelecek sadece hakkında uzlaşıya vardığımız bir yalan ve gerçeği ararken ayrıksı kalan insanın gündeminden düşmekten başka şansı yok.
2) Devrim: Bir hınçla içinde aniden yüzlerce çiçek açan insanlar düşledim. Yolunu şaşıran bir rüzgarla saçları havalanan kalabalıklar, aniden önümüzde beliren gidilecek yollar düşledim. Yeni düşler kuracak yeni insanlar, o yeni insanların yarattığı yeni hayatlar düşledim. Ama artık biliyorum ki hayat tüm sözcüklerin ve hayallerin ötesinde bir uyumla ve sadece kendine doğru evrilir ve insanın bu dönüşüme tek ortaklığı sessizce onunla birlikte dönüşmek olabilir.
3) Paylaşmak: İçimde yüzlerce farklı hayat var, biri senin olabilir istersen. Bu şarkıyla dans etmeyi sen de sever misin? Bir adım da senin için atabilirim istersen. Nefes almak çok mu zor?Aldığım nefesi soluyabilirsin istersen. Şarkı mı sustu, adımlarım mı yetmiyor? Susabiliriz istersen. Teker teker ölüyor içimdeki hayatlar, gidebilirsin istersen. Sadece ben kaldım bak, sana veremeyecek kadar da az üstelik, belki anlarsın denersen.
4) Masumiyet: O çiçeği sevmesem de büyüyeceğini artık biliyorum. Hem, ona dokunmadan da alabilirim kokusunu. Ama istersem dikenlerini de okşayabilirim ellerimi kanata kanata o da sulanmış olur açtığı yaralarla.
5) Dönmek: Artık kendime bile o kadar uzağım ki, kimseye dönebilmek için bir yönüm yok.
Sonra başka kelimeler. Sessizce ölüme terk edilen kelimeler, gece sessizliğinde hatırlanan kelimeler, başka hayatlarda unutulan kelimeler. Benim için anlamını yitirmeyen bir sözcük, tek bir sözcük de var. Sadece, eskidi ve güzelliği ihtiyarladı. Onu da yıpratmamak için ancak susarak telaffuz edebiliyorum. Ya da başka kelimelerin arasına saklanmasına izin veriyorum sessizce.
Gelecek|Paylaşmak|Masumiyet|Dönmek kelimelerinin içlerini o kadar bir kafamdan geçer şekilde doldurmuşsun ki söyleyecek birşey kalmadı bana..
ReplyDeleteFarklı şehirlerde birbirlerinden bi haber ayni düşüncelerin içine düşmüş bir sürü insandan sadece ikisiyiz..
Hiç anlamını yitirtemediğim o tek sözcüğü..Çıtımı bile çıkarmadan..İçimden sayıklayarak..Londra Gece kargaşasının içinde rastgele yürüyebilmek için neler vermezdim şu saniye..
"S"adece "E"skidi "V"e "G"üzelliği "İ"htiyarladı.. yakaladım..
ReplyDelete