Saturday, July 3, 2010

Bugün, Burada

Asardın okulu her sabah
Sen de aşıktın bir zamanlar,
Geceleri sokak sokak gezerdin
Ellerin ceplerinde yıldızları sayarak

İnsan sevdası on beşinde
Horoz şekerlerine güneşlere benzer,
Gülerdi tramvaylarda bir küçük kız
Bekareti beyaz dişlerinde

İçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin
Allık pudra, frenk altını küpeler,
O tarihte dükkanların önünde
Dalıp giderdin

Çok zaman önce uykusuz bir gecede keşfetmiştim Cahit Külebi'nin bu şiirini. O geceyi diğer uykusuz gecelerden farklı kılan şey buydu. Gülmüş, şiirdeki hüzne uzaktan bakmış, belki biraz da küçümseyerek bir gün okulu asmayı bırakır, ellerim ceplerimde sokakları arşınlamazsam böyle mi hissedeceğim diye sormuştum kendime. Hep başkalarının, başka insanların, şeylerin değişeceğini zanneden birinin iyimserliği.
Bu gece başka bir uykusuzlukta yine bu şiiri hatırladım. O zamanlar aşık olduğum kadın İstanbul'a konser vermeye yine gelir mi? Sanmam. Buralarda da çok duracak gibi bakmıyor zaten artık. Yaşayacak çok bir şeyi kalmayan birinin huzuruyla, uzak bir ülkede, gülümsüyor.

Öfke, öldürdüğümüz aşklar için, vaz geçilen düşler için öfke. Alışılan yenilgiler, unutulan arzular için öfke. Öfke, karanlıkta büyüyen gölgeler gibi, üzerimize doğru yürüyen geleceğe öfke. Öfke öfkesizliğe, teselli için bulunan cevaplara, nedenlere öfke. Öfke, tramvaydaki kızın indiği durağı bilmemeye öfke. Uykusuzluğa saklanan, pusuda bekleyen şiirlere öfke.

İki uykusuzluğun arasına sığacak kadar büyük bazı kayıplar. Kendimi teselli etmeyeceğim, ellerim yine ceplerimde. Ama arşınlanacak bir sokak kalmadığını artık biliyorum.

Thursday, July 1, 2010

Rota Noir


Mantık istemiyorum, algı istiyorum. Dağı tanıyan kişi, tanımasa da olur uçurumu.

Seni istemiyorum, gölgeni istiyorum. Hiç konuşmaz, susar benimle o.

Resimli kitaplar istiyorum, başka şehirlere ait resimler, başka bir dilde, yeni duyulur her şey. Sonra unutulur.

Çekmecelerini açmak istiyorum, sonra içine girip saklanmak.

Takdir edilmek istemiyorum. "Seni onaylıyorum" demenin başka bir yolu bu.

Eski, cilası dökülmüş, siyah bir piyano istiyorum.

Eski, dikişleri sökülmüş siyah bir ceket.

Eski, kilidi kırılmış siyah bir sandık.

Eski, unutulmuş ya da hiç okunmamış bir mektup. Siyah bir zarfın içinde.

Renk istemiyorum.

Bağışlamak istemiyorum. Bağışlanmak da.

İtiraf etmek de istemiyorum, sır saklamak da.

Seni de istiyorum, sensizliği de.

Kendimi istiyorum, sende, yaprak döken bir ağaç gibi büyümek sende.

Sonra hepsi bitince, çıkarıp siyah piyanonun üstüne atmak istiyorum siyah ceketi, siyah zarftaki mektubu okuduktan sonra, sandığa kapatıp kapatılması gerekenleri, resimdeki şehre gitmek üzere.