"6 pound 20 cent." Siyah tütün, fransız, mavi. Gardını alamadın, çünkü savaş biteli çok oldu. Geriye sadece uğultusu kaldı.
"Anlat bana." Yol uzar. Cümleler kısalır. Radyoda, sarışın bir kadının sesi. "Çok eskiden, seni ilk gördüğümde.."
Beni ilk gördüğünde, bu istasyondan haberim yoktu. Bu rotayı bilmiyordum. Bir yolcu değildim. Bir yol da var mıydı, artık hatırlamıyorum. "Duran her şey çürür."
"Being a Londoner means being a member of a huge and multicultural family." Kapadığın kapıyı kilitlediğini de anladığımda, içerideki yalnızlığın için üzülmüştüm. Yanılgılar. Cevaplar sağırdır, sorular dilsizse.
- You know what, I was a different person once in a different island and I even had a different name too.
- Really? What was that?
- Ibrahim. Like Lincoln.
- Ah, you mean the president of...
Bütün çocuklar masumdur, bütün çocukluklar bitmeden önce.
No comments:
Post a Comment