"Someone Calling"
Edebiyatın beni çağırdığı yer, vaktin hep akşamüstü olduğu bir ülke. Orada evlerin beyaz yüzleri var. Roman insanları ya bir yokuştan aşağı iniyor ya da bir yokuşu tırmanıyor, hep. Az önce biten bir yağmurun ıslattığı sokakta yürünüyor, sürekli. Kaldırımlar çok uzun, bittikleri yer nadiren görünüyor, ama insanların gölgeleri daha da uzun, daha da siyah. Bütün kadınlar güzel, bütün erkekler sessiz, bütün çocuklar da mutlu. Herkesin bildiği kelimeler, herkesin bildiği harflerle yazılıyor ama yine de kullanılan buradaki hayatın dışında kalan yabancı bir dil. Ve fizik kuralları da daha farklı, zaman, zaman zaman yavaşlayıp hızlanabiliyor. Orada, edebiyatın beni çağırdığı yerde, gizli gizli dolaşıyorum ben. Kalemimi dikkatle, onlara dokunup rahatsız etmekten korkarak kullanıyorum. Roman insanları beni fark edecek olursa bir telefon kulübesinin ya da bir ağacın arkasına saklanıyorum. Bu yüzden ses de yok burada, sadece görüntüler var.
"1 Missed Call"
Eğer ki kötü bir günün içindeysem, ve o günü geride bırakmak için bu dünyaya sızmışsam bazen kalemimi dışarıda unutup bir roman kahramanı gibi davranmaya da cesaret edebiliyorum. Kelimelerle çıkarıyorum ceketimi, kelimelerle dokunuyorum o kadının yüzüne, kelimelerle öpüyorum onu, kelimeler birleştiriyor bizi. Kapıdan çıkarken ufak bir bakışma değil, bir virgül duraksatıyor beni ve ben duraksayınca yine kelimelerle ilerliyor çevremdeki hayat. Uzayan cümleler, uzayan sessizlikler demek burada. Uzayan sessizlikler de yollara eklenen yeni mesafeler, daha da uzayan gölgeler ve kaldırımlar demek.
"4 Missed Call"
Buraya ilk geldiğim gün de, buraya sadece tek başıma gelebileceğimi biliyordum ama bu iki dünya arasındaki mesafenin bu kadar uzun olduğunu kimse söylememişti bana. Beni çağıran bu yeni dünyaya gidişimi, yakınlardaki bir şehre gidişim gibi düşüneceğinizi sanmıştım hep. Öyle olmadığını, bu yolculuğun bazı şeyleri geride bırakmak, onlardan kopmak ve giderek bir yabancıya dönüşmek anlamına geldiğini sonradan öğrendim. Başka insanlar da, bu yeni dünyanın sokaklarında benden daha özgür, daha cesur, daha mutlu dolaşan başkaları da vardı, ama onların da bu dünyaya bıraktığı tek şey cümleleriydi.
"7 Missed Call"
Sizi özlediğim doğru. Ama sizden daha çok sizinle ilgili kurduğum hayalleri özlüyorum. Siz de benimle birlikte buraya gelseydiniz, hiç birimiz o çirkin sokaklarda, o çirkin insanların arasında bulunmak zorunda kalmaz, hırpalanmaz, geçmekte olan anın anlamına dokunarak yaşayabilirdik. Ama bu mümkün değil, çünkü beni çağıran dünya, sizin dünyanızdan kaçanların kurduğu bir yer olduğu için güzel. O dünyaya kucak açtığı için değil.